24 Ekim 1920 – Gediz Taarruzu
24 Ekim 1920 - Gediz Taarruzu
Kurtuluş Savaşı sırasında Batı Cephesi’nde Yunanlılarla yapılan savaşlardan biri.
Batı Anadolu’da ilerleyen Yunanlılar, Uşak’ı ele geçirdikten sonra, kuzey yanlarını korumak için Gediz’de bir tümen gücünde askerî kuvvet bulunduruyordu. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Yunan tümenine bir baskın düzenlemek istediyse de Genelkurmay Başkanı İsmet Bey (İnönü), ordunun henüz böyle bir taarruzu gerçekleştirmeye hazır olmadığını ileri sürerek harekâta karşı çıktı.
Genelkurmayın uyarısını dikkate almayan Ali Fuat Paşa, emrindeki 11. ve 61. tümenler, Çerkez Ethem kuvvetleri ve Emet taburuyla 24 Ekim 1920’de taarruza geçti. Yunan kuvvetleri, ertesi gün başlattığı karşı saldırıyla Türk birliklerini geri püskürtüp Yenişehir ve İnegöl’ü ele geçirdi. Yenilgiden sorumlu tutulan Ali Fuat Paşa, Batı Cephesi Komutanlığı’ndan alınarak Moskova elçiliğine atandı. İsmet Bey, Genelkurmay Başkanlığı yanı sıra Batı Cephesi Komutanlığı’nı da üstlendi (9 Kasım 1920).
Batı Cephesi Komutanı, iki piyade tümenini ve Ethem Bey’in Kuvâ-yi Seyyâresi’ni Gediz’deki Yunan tümeni üzerine harekete geçirebilecekti. Bu hareketten parlak bir sonuç almayı umuyordu. Taarruzu Batı Cephesi Komutanı, iki piyade tümenini ve Ethem Bey’in Kuvâ-yi Seyyâresi’ni Gediz’deki Yunan tümeni Gediz üzerine harekete geçirebilecekti. Bu hareketten parlak bir sonuç almayı umuyordu. Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanlığı’nın bu önerisini kabul etmedi. Çünkü düşman ordusu, genel durumu itibarıyla bizim ordumuzdan daha kuvvetli idi. Biz, henüz Ordumuzu kurmuş ve düzene sokabilmiş değildik. Cephanemiz miktarı da ağırdan almamızı gerektiriyordu. Bütün cephe kuvvetlerimize başvurarak ve az çok üstün bir kuvvet toplayarak, Gediz’de düşmana karşı süratle bir başarı kazanmak belki mümkün olabilirdi. Fakat kuvvetlerimiz ve hazırlığımız, böyle bir başarıyı, genel ve sonuç aldırıcı bir başarıya çevirmeye elverişli değildi. O halde, bütün işe yarayan kuvvetlerimizi, sınırlı ve geçici bir başarı elde etmek için kullanmış ve yıpratmış olacaktık. Bu takdirde düşman, bütün kuvvetleri ile bir karşı taarruza geçerse, her tarafta yenilgi kaçınılmaz olurdu. Bundan dolayı da cephenin ve Hükumet’in şimdilik ordu örgütünü genişletmek ve mevcudunu artırarak cepheyi kuvvetlendirmeye çalışmak gerekiyordu. Memleketin ölüm-kalım meselesi demek olan Batı Cephesi’nde özel ve sınırlı düşüncelere kapılmak doğru bulunmuyordu. Genelkurmay Başkanı, bu Gediz taarruzunun yapılmamasında ısrar etti. Batı Cephesi Komutanlığı ile, haberleşme yoluyla anlaşamadı. Bizzat Ankara’dan, Eskişehir’deki Bati Cephesi Karargâhı’na gitti. Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa ile Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’nın bu görüşmeleri sonunda, Ali Fuat Paşa durumu yerinde bir daha inceledikten sonra karar vermek üzere, harekâtı ertelemiştir. Fakat, birkaç gün sonra, Cephe Komutanlığınca gönderilen rapordan saldırıya karar verildiği anlaşılmıştır. Efendiler, o günlerde bu saldırının yararlı olacağı üzerine her tarafta ve Meclis’te müthiş bir propaganda yapılıyordu “Düşman Gediz’de tek başınadır. Biz onu orada yok ederiz. Parlak bir durum ortaya çıkar. Zaten Yunan ordusu kaçmaya hazırdır” sözleriyle, Gediz taarruzunun gerekli olduğu, neredeyse genel bir kanaat hâline getirilmek isteniyordu. Sonunda, Batı Cephesi Komutanı, 61. ve 11. Tümenler ve Kuvâ-yi Seyyare ile 24 Ekim 1920’de Gediz’deki düşmana taarruz etti. Efendiler, dalgalı, disiplinsiz, emir ve komutasız bazı hareketlerden sonra, bildiğiniz üzere, Gediz’de yenildik. Yunan ordusu bu harekete cevap olmak üzere, 25 Ekim 1920 günü Bursa Cephesinden taarruza geçti. Yenişehir’i ve İnegöl’ü işgal etti, Uşak’tan Dumlupınar sırtları ilerisinde bulunan birliklerimize saldırdı. Birliklerimiz, Dumlupınar sırtlarına kadar çekildi. Böylece efendiler, cephenin her tarafında yeniden genel bir yenilgiye uğradık. Batı Cephesi Komutanı’nın, taarruza geçmesinden dört gün sonra Bakanlar Kurulu’nda şu telgrafı okundu: Çandarhisar 27/28..10.1920
Genelkurmay Başkanlığı’na,
1- Birliklerin savaş kayıplarını süratle telâfi İhtiyacındayız. Gediz Savaşı, üç yüz savaşçıdan kurulu birliğin, bir taburun savaş görevini yapmasına yeterli olmadığını gösterdiğinden, tabur mevcutlarım dörder yüz savaşçıya çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu savaşlar dolayısıyla, bütün depo birlikleri bile cepheye sürüldüğünden yetişmiş, silâhlı ve teçhizatlı bin ikmal erinin, özellikle Ankara’daki birliklerinden, bu mümkün değilse, en yakın bir yerden acele olarak gönderilmesini,
2- Askeri manevralar ve savaşlar, gjydirilebilen erlerin bile elbiselerini, ayakkabılarını parçalamış, dünden beri kar yağan dağlarda asker, çıplak ve yalınayak kalmıştır. “Cephe Komutanlığı Vekilliği” emrinde hiçbir şey olmadığından, özellikle kaput, ayakkabı, pamuklu, elbise, yelek, kuşak, kısacası, hava koşullarından korunmak için ne verilmek gerekiyorsa, on beş bin üzerinde acele olarak gönderilmesini arz ve rica ederim.
3- Millî Savunma Bakanlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı’na ve bilgi edinilmesi için Cephe Komutanlığı Vekilliği’ne yazılmıştır.
Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat
Efendiler, Bati Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’nın, daha Gediz Savaşı’nın yapılmakta olduğu bir sırada okuduğumuz bu telgrafında yazılmış olanlarla, bunlarda sezilen anlam ve zihniyetin pek dikkate değer görülmesi olağandır, sanırım. Askerin durumu, kuvvetimizin miktarı, hazırlığımızın derecesi, bütün memlekette her bakımdan muhtaç olduğumuz kaynakların kudret ve kabiliyeti, elbette bu telgraf tarihinden üç gün Önce Batı Cephesi Komutanlığınca biliniyordu. Her şey tamam olup da, bunlar Gediz Muharebesi’nin yapıldığı üç-beş gün içinde mi mahvolmuştu? Bilinmekte olan bütün gerçeklere rağmen Batı Cephesi, Genelkurmay Başkanlığı tarafından mı taarruza zorlanmıştı? Söz konusu telgraf, Bakanlar Kurulu’nda okunduktan sonra altına şu not yazılmıştı: Bakanlar Kurulunca okundu. İleri sürülen sebepler ve olaylar akla yatkın bulunmadı. Gerekli yardım elbette yapılacaktır. 3. Alay’dan beklenen kuvvet gönderilecektir. (İsmet Paşa).
Makale ne kadar kullanışlı?
Değerlendirmek için bir yıldıza tıklayın!
Ortalama 4 / 5. Oy sayısı: 1
Şimdiye kadar oy yok! Bu gönderiyi ilk değerlendiren siz olun.