“1905-1908 yılları arasında uluslararası konjonktür yeni bir meşrutiyetçi atılım için elverişliydi.”
Avrupa ve Asya’da demokrasiye doğru gidiş eğilimleri, XX. yy başlarında güçlenmişti. 1905’te Rusya’dan sonra, Uzakdoğu’da Japonya meşrutiyeti seçmişti; Çin bu yola girmek üzereydi. Ortadoğu’da ise İran 1905-1906 yıllarında meşrutî düzene kavuşmuştu.
1878’de Kanuniesasİ’yi askıya alan II.Abdülhamid, bu tarihten 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanına kadar bütün yetkileri kendisinde toplamış olarak saltanat sürdü. Osmanlı ülkesi İkinci Meşrutiyet’e kadar (1908) Abdülhamid’in baskıcı ve karanlık rejimi altında yönetildi. Başta Midhat Paşa olmak üzere, meşrutiyetçiler şu veya bu yolla saf dışı bırakıldı.
İkinci Meşrutiyet aşağıdan yukarıya doğru gelen ve oldukça geniş tabana oturan bir özgürlük hareketidir. Bu özelliğiyle egemenliği, kaynağı ve kullanılışı bakımından hükümdara ait bir yetki sayan monarşik egemenlik anlayışını teoride ve pratikte temelinden sarsmıştır: egemenlik yetkilerinin padişah ile milletin temsilcileri arasında paylaşılması, parlamentolu düzene geçiş, kuvvetler ayrılığı ilkesinin kabulü, yasama ve yürütme yetkilerinin padişahtan koparak bağımsız ve demokratik organların eline geçmesi, bakanlar kurulunun sadece meclise karşı sorumlu hale gelişi gibi.