Uygurlar
Kök Türklerin yerini alan Uygurlar Mani dinini benimsediler ve ilk yerleşik Türk uygarlığını kurdular.
Uygurlar VI. ve VIII. yüzyıllarda Kök Türklere bağlı olarak Yukarı Selenga boylarında yaşıyorlardı. 742’de Karluklar ve Basmillerle birlikte Kök Türklerin iktidarına son verdiler ve bozkır imparatorluğunun başına geçtiler. Orhon Irmağı kıyısında, bugünkü Kara Balgasun’un yerinde bulunan Ordu Balık kentini kurdular ve Maniciliği devlet dini olarak kabul ettiler. 800’e doğru Tarım Irmağı boyundaki zengin alanlarda, Kaşgar, Beşbalık ve Turfan’da koloniler kurmuşlardı. 777’den 840’a kadar, çeşitli Türk kavimleri ve Çinlilerle yaptıkları önemsiz savaşlar dışında, barışçı bir dönem yaşadılar. Aslında büyük fetihler yapmak, sınırlarını genişletmek gibi bir hırsları da yoktu. 840’ta, Yenisey’in yukarı kesiminden gelen Kırgızların saldırısıyla dağıldılar.
Çin’e sığınmak üzere Gobi Çölü’nü aşan 13 boy, Çinlilerin saldırısıyla karşılaştı ve Çinliler ile Kırgızlar arasında sıkışarak yok oldu. 15 boy ise, daha önce yolladıkları göçmenlerin yanına
gitmek üzere güneye ve güneydoğuya yöneldi. Bunlar, biri Gansu’da, öbürü Çin Türkistanı’nda (Sinkiang) olmak üzere iki ayrı devlet kurdular. Gansu’ya yerleşen ve yeni yurtlarında Budizm’i benimseyen Uygur boyları (San Uygurlar), 1028’deki Tangut istilasından sonra siyasi bir rol oynamaksızın, dillerini ve bazı özelliklerini koruyarak varlıklarını günümüze kadar sürdürdüler.
Doğu Türkistan’daki Uygurlar ise, Turfan kentinin tanık olduğu parlak bir uygarlık yarattıktan sonra, Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğu içinde seçkin bir yer edindiler. Siyasi varlıklarını Çin’de Ming Hanedanı’nın yönetime gelmesine (1368) kadar sürdürdüler.
Mani dinini benimsemelerine rağmen, eski inançları olan Şamanizm’den de yüz çevirmemişlerdi. O dönemde Gansu ve Sinkiang’da, Budizm, Manicilik ve Şamanizm’in yanı sıra Nesturi Hristiyanlık da kendine ortam bulmuştu.