Hunlar
MÖ III. yüzyılda Orta Asya’da bir imparatorluk kuran Hunlar, MS II. yüzyılda dağıldıktan sonra IV. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıktılar.
Hun siyasi birliğinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmez. Hun İmparatorluğu’nda Türklerle birlikte Moğollar ve Tunguzlar gibi başka kavimler de yer alıyordu; ama yönetici sınıfın Türk olduğuna ilişkin inandırıcı kanıtlar vardır. Hunlara ilişkin bilgilerin kaynağı Çin belgeleridir. Bu belgelere göre bu halk, ülkenin Büyük Çin Seddi’yle (yapımına MÖ 300’e doğru başlandı) korunan kuzeyine sürekli akınlar yapıyordu. Hunların Çin kayıtlarında adına rastlanan ilk hükümdarı “tanhu” unvanını taşıyan Tuman’dır (Teoman). Tuman’ın Oğuz Kağan’la özdeşleştirilen oğlu ve halefi Maodun (Mete), Çin’i haraca bağladı, Yüeçileri Gansu’dan attı ve imparatorluğun sınırlarını Japon Denizi’nden Volga’ya kadar genişletti. MÖ 174’te ölen Mete’den sonraki hükümdarların 166, 144 ve 129’da Çin’e yaptıkları saldırılar geri püskürtüldü. MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısında bir iç savaş Hunların bölünmesine yol açtı. Tanhu Hu Han Ye’nin Çin himayesini benimsemesine karşı çıkan kardeşi Çi Çi, kendisine bağlı kitlelerle batıya yöneldi. Balkaş ve Aral arasındaki Çu ve Talas bölgelerine yerleşti. MÖ 35’te bu topraklara saldıran
Çinliler Çi Çi’yi öldürdüler ve başkentini yerle bir ettiler. Hu Han Ye’nin kararıyla Çin’in koruması altına giren Hunlar ise MS 10’dan itibaren güçlenerek bağımsızlıklarını elde ettiler. Ama 48’e doğru, Kuzey Hunları ve Güney Hunları olarak bir kez daha bölündüler. Çin’e bağlı kalmayı seçen ve zamanla Çinlileşen Güney Hunlar, Han hanedanının yıkılmasından sonra ülkenin dört yanına yayılacaktı. Kuzey Hunları ise Moğolistan’ın kuzeyinde uzun bir süre bağımsızlıklarını korudular. 155’te Çinlilerin ve Sienpilerin saldırılarıyla dağılan bu Hunların bir bölümü Altay’da kaldı, bir bölümü de batıya giderek Çi Çi’nin Hunlarına katıldı. MS IV. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Avrupa Hunları, büyük olasılıkla Çi Çi’nin soyundandır. Aral ve Türkistan bölgesinde yaşayan Hunlar, 374’te Volga’nın batısına geçtiler ve Ostrogotlar ile Vizigotları yurtlarından sürerek Avrupa’yı altüst eden Kavimler Göçü’nü başlattılar. Macaristan Ovası’na yerleşen ve Attila’nın (434-453) önderliğinde Roma ve Bizans’a korku saldılar.
Atilla, İktidara 434 yılında ağabeyi Bleda ile birlikte geldi. Bleda’nın yaşamı belki de öldürülerek son bulduktan sonra (445), Attila batıya iki sefer yaptı. 451 yılının kışında, Tuna ve Ren boyunca ilerleyerek, Mainz kenti hizasından sınırı aştı ve Roma İmparatorluğu’na girdi. İnsanlar, daha önce İllır’yı, Trakya’yı ve Makedonya’yı (444-447) alt üst etmiş olan Hunları gözleriyle görerek tanıdılar. Orleans’a kadar ilerleyen Attila, Romalı komutan Aetius ile Catalaunum ovasında yaptığı, sonucu belirsiz savaştan sonra Galya’dan ayrıldı. Aradan bir yıldan az bir süre geçtikten sonra Attila yeni bir sefere, bu kez Galya’yı değil İtalya’yı fethetmeye çıktı. Tıpkı Galya seferinde olduğu gibi Latin kentleri birer birer Hunların eline geçti. Bu durumda Papa, Attila’nın karşısına çıkmak ve onu çekilmeye ikna etmek zorunda kaldı. Mayıs 453’te Hunların önderi Attila, evlendiği günün akşamı öldü.
Avrupa Hunları, Attila’nın ölümünden sonra dağıldı.