İstibdad idaresi
1878’de Kanuniesasi’yi askıya alan II.Abdülhamid, bu tarihten 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanına kadar bütün yetkileri kendisinde toplamış olarak saltanat sürdü. Osmanlı ülkesi İkinci Meşrutiyet’e kadar (1908) Abdülhamid’in baskıcı ve karanlık rejimi altında yönetildi. Başta Midhat Paşa olmak üzere, meşrutiyetçiler şu veya bu yolla saf dışı bırakıldı.
Kişi güvenliği ve özgürlüğü tamamen yok edilerek, hafiyelik ve curnalcılık ağıyla tam bir « korku devleti » kuruldu. Bu dönemde bütün devlet yetkileri padişahın elinde toplandı. Sadrazam ve vekiller basit birer idare âmiri durumuna düştüler. Şûrayı Devlet de kendine verilen görevleri bağımsız bir şekilde yapamaz oldu. Öte yandan yargı organı sürekli baskı ve müdahaleler altındaydı.
Dönemin bir özelliği de, din-devlet işlerinin yeniden kaynaştırılmasıydı. Bu tarihlerde İran ve Fas dışında bütün İslam dünyası Avrupa egemenliği altına girmişti. İngiltere de, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü koruma politikasını terk etmişti. İngiltere-Rusya kıskacı, II. Abdülhamid’i yeni çıkış yolları aramaya itti. Onun bu yeni manevra alanındaki bazı hareketleri, Osmanlı ve dünya Müslümanlarında, İslam halifesinin Avrupa diktasından bağımsız bir hükümdar durumuna geldiği sanısını uyandırdı II. Abdülhamid’in İslam dünyasındaki saygınlığı, ülke içinde koyu bir dincilik akımıyla birleştirildi. Panislamcı politika ve gelenekçiliğe yeniden geri dönüş, halka, dış yardım ve borçlanmaların yol açtığı acıları biraz olsun unutturabiliyordu. Tarikat tekke ve zaviye gibi mistik yuvaların toplumda kazandığı güç de bunu gösterir.